2017-2018 Eğitim Yılı Şiirler

09.07.2018 237

RÜZGÂR

Esme deli rüzgâr esme dur artık

Götürme umudumu, bir tutam mutluluğu

Savurma gökyüzüne düşlerimi, git artık

Sevgi yağmurlarıyla üzerime dök umudunu

Ne kaldı dudağımda bir acı sözden başka

Deva bulunmaz mı yüreğimdeki aşka

Söyle neden her zaman gözyaşı benim olsun

Rüzgâr, gözyaşımı bir tek sen kurutursun

Umudumu alıp götürdün sen gidince

Derdimi de al götür es esebildiğince

Hiçbir şey bırakmadın ne sevgi ne de yar

Varım yoğum ne varsa alıp götürdün rüzgâr

Uğul uğul başımdan esip de geçiyorsun

Ne kaldı vermediğim daha ne istiyorsun

Kapandı bütün yollar dönemem asla geri

Sen de bırak git rüzgâr anlamıyorsan beni

Gitme rüzgâr dön bana vazgeçtim mutluluktan

Hiçbir tat alamadım böylesi yaşamaktan

Gitmezsen eğer, benim sırdaşım sen olursun

Her şeyimi al rüzgâr sen gitme ne olursun...

 

Ezgi ÖZTÜRK 10/D


UNUTMADIK

Aylardan Temmuz, günlerden Cuma

Böyle bir yaz ayında yaşadık o zemheriyi

Sanki her gün, Temmuz'un On Beşi gibi

Unutmadık tarihimizdeki o karanlık geceyi

Vatanımda yankılandı bir çirkin çığlık

Meğer o uğursuzluğun ayak sesleri

O kara geceyle ülkemin çektiğini

Bir daha yazma ey kader, yaşatma ey adl-i İlahi

Şuna bak arkadaş..! Nasılda sızmış vatanımın kalbine benim

Zulmetle, düşmanla toprağıma bir de göz dikmiş

Hem de benim tankım, benim silahımla

Beni ürkütüp vatanımı alacağını zannetmiş

Ama milletim gösterdi onlara gününü

İşte bu milletin dillere destan beraberliği

Milli iradenin emri ile uyandı Çanak kale ruhu

Sokaklarda nöbet tuttu bekledi her geceyi

Ey şanlı Türk milleti

O kara geceyi unutma, unutturma

Anlat nesilden nesile o ruhu

Huzur bulsun, sürur olsun, güç bulsun;

Birlikte sustursun bütün sinsi güruhu

 

Furkan YİTÜK 11/H


TOPRAK

Eski bir tahta evde irkildim,

Telefonum yoktu,

Cebim bomboştu,

Hissediyordum ama yine yokladım,

Üzerimi silkeleyip kalktım,

Gıcırtılıydı sanki parkeler,

Hissediyordum ama ses yoktu,

Yavaş yürüyordum korkuyla,

Bir kız çocuğu merdivenlerden geldi,

Tuttu elinden sokağa çıkardı,

Eski evlerin arasında,

Arnavut kaldırımları dizili,

Bomboş bir sokaktı,

Biraz yürüttü çekiştirerek küçük kız,

Bu sokaktan deniz görünüyordu,

Arkada koskoca bir cami görünüyor,

Yanında da külliyeleri,

İnsanlar toprak taşıyordu ellerinde,

Avuçlarında toprak,

Hiç bir şey yokmuş gibi konuşuyorlar,

Salına salına yürüyorlardı,

Olayı anlamaya çalışırken,

Çekti kolumdan,

Şapkamdan toprak aldı,

Yüzüme bir şeyler söyledi,

Kısık geliyordu ses,

Tamamen döktüm kalanını,

Son duyduğum "Ne yaptın" oldu,

Bir anda tekrar gitti ses,

Arkamı döndüm,

Toprak atılmıştı yine şapkama,

Çıkardım hırkamı,

"Bu topraklar sizi sağır ediyor" dedim,

İtti beni atladı geri arabasına,

Arkamı döndüm küçük kızı bulamadım,

Bir ev kapısına saklanmış,

Küçük kız orada ağlamaya başlamış,

O çilli yüzünden yaşlar dökülüyordu,

İnsanların topraklarını dökmeye çalıştım,

Etrafımdaki insanları sarstım,

Ama diretiyorlardı topraklarını,

Bağırıyordum,

Susturmaya çalışanlar oldu,

Toprak atmaya çalışıyorlarken,

Üzerime su attı birisi,

Çamur oldum oracıkta...

 

Yaşar TÜRKAN 11/J


ŞEHR-İ KUDÜS

Gökte parlayan ilk yıldızdın.

Hani çağları aşan ecdadın var ya; işte onun hayaliydin Kudüs.

Sen ilk kıblem, şehr-i nebiimdin .

Hz. Ömer'le Selahaddin Eyyubi'ye kadar nice ecdadın düşüydü Kudüs.

Nur yüzlü bir peygamberin miracına şahittin.

Bir onurdun, bir sevdaydın,

Mazlumun duasıydı.

Sen ki çevresi mübarek kılınmış Şehr-i Kudüs.

Güneş terk etti, gölgelendi artık her yer hüzün

Zifiri bir sessizlik, bu yaşanan

Masum gözleriyle tarihin bütün şeridini geçirdim gözlerimin önünden .

Ve süzülen gözyaşları şehrin her bir yerinden

Kalbimin ortasına damladı bir bir

İşte o an sığamadım, çıktım bedenimden

Dağların denize sıralanışı gibi

Yağmurun toprağıma hayat verir hasretim kıymetinden.

Şehadet aşkıyla yanan yüreğim Şehr-i Kudüs

Gülümseyen bir çocuğun tebessümü, yılların kederli yüzü

Sen umudun adı, mazlumun duasısın Şehr-i Kudüs;

Sen İslam'ın gücü, sen ümmetin süruru.

 

Emine TURGUT 10/C


İSTANBUL

Bu şehre sarıl dört elle

Geceyi aydınlatan ay süslesin gülüşlerini,

Kaçamayacağını bilmenin hüznünü hissediyorum bu sokakta.

Sesleri yokla hangi sabahın habercisi bu kuş?

Gök kızıllığının sarhoşluğundan mı gözyaşların?

Sarıl bu şehre tüm kalbinle.

Göğüs kafesinin içinde pır pır atan yüreğinle.

Sabahın deniz üstü durgunluğuna,

Gecenin zincirini koparan hırçın dalgalara,

Kırılmış dostlukların unutulmuş tebessümlerine,

Akıp giden günlerde Galata'nın yine de yalnızlığına sarıl.

Sarıl bu şehre en içten uzletinle.

Gök boğarken seni hayali bir rüyada,

Bu semtin kara duvarları batarken ay gibi,

Sessiz bir hüznü içine çekerken bahar,

Sarıl bu şehrin sayfalar dolu mazisine.

Ay tutulurken şehre,

Ver elini İstanbul.

Kayıp giden zamanın dehlizlerine bırakırken duygularımı,

Gurup ol yüreğimin mefta hüznüne.

Bir semti yaşamak kadar,

Soluksuz işle,

Anılarımı,

Sokaklarına...

Kayıp renklerde yanarken gün ışığı,

Deniz fenerleri sönmeden sarılırken bu şehre,

Yıldızlar dökülürken karanfillerden,

Gülümserken seher vaktine;

Bana,

Ellerini ver,

İstanbul.

 

Beyzanur KARAGÖZ 11/J


İLERİYE

Toprak parçasından ibaret değildir vatan.

Neden can verdi düşünmez misin ulu atan.

Tarihten silinmez bu vatan için çarpışan.

Süngü tak, ileri bak,hep ileriye kahraman.

Var mı Gabar Dağı'nın Ergenekon'dan farkı?

Atatürk gibi hep en önde cesur Türk halkı.

Uyan Türk! Sen değil miydin bu dağları yaran?

Süngü tak, ileri bak, hep ileriye kahraman.

Hangi kalem yazabilir senin yazdığını?

Hangi dil anlatabilir senin destanını?

Kalk Türk! Övünç taşsın Anıttepe Ankara'dan.

Süngü tak, ileri bak, hep ileriye kahraman.

Türk Askeri! Şaşmaz adaletinin namlusu.

Türksün sen! Nasıl olsun sende ölüm korkusu?

Sen değil misin gömülene kadar savaşan?

Süngü tak, ileri bak, hep ileriye kahraman.

Düşmana atılacağım arkama bakmadan.

Sevinirim gömülünce ölüm yıkanmadan.

Şeref duyacağım Türk Milletinden olmaktan.

Atamın gelen gücüyüm Anafartalardan.

 

Serhat DURAN 11/H